Osman Bey 4,5 yıllık bir aradan sonra tekrar beraberiz. Unutanlar ya da tanımayanlar için kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Herkese merhaba, 1976 doğumluyum. Aslen Sarayönü Kuyulusebil köyündenim. Oto frencisi bir baba ile ev hanımı bir annenin 3 çocuğundan en büyüğüyüm. Evli ve 2 çocuk babasıyım. 1996 yılından beri PVC kapı pencere sektöründe, 2016 yılından bu yana mobilya sektöründe, 2019 yılından bu yana da gayrimenkul/emlak sektörlerinde faaliyet gösteriyorum. Lisans eğitimimi işletme, yüksek lisans eğitimimi iktisat bölümlerinde tamamladım.
Aradan geçen 4,5 yıl içerisinde hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?
Üff çok büyük değişiklikler oldu. 2016 yılında ortağımdan ayrıldım. Yine 2016 yılında mobilya üretimine başladık. Yüksek lisansımı tamamladım. 2018 yılının 2. yarısından itibaren, Rahip Brunson krizi ile birlikte, ticari hayatımda çok garip şeyler yaşadım, 2019 yılında gayrimenkul sektöründe de faaliyet göstermeye başladık. Siyasete girdim ve ne yazık ki eski ortağım, değerli abim Ömer Nazım Özcan’ı kaybettik.
Mobilya ve Gayrimenkul alanlarında neler yapıyorsunuz?
Aslında mobilyada oturma grubu ve koltuk hariç her şeyi yapıyoruz ancak uzmanlık alanımızın dolap olduğunu söyleyebiliriz. Mutfak dolabı, hilton lavabo, vestiyer, yüklük, ayakkabılık, ekmeklik, kitaplık, çalışma masası, çok amaçlı dolaplar, tv ünitesi, storage (trofast), zigon sehpa vb ürünleri seri olarak üretiyoruz.
Gayrimenkul sektöründe de halk diliyle “emlakçılık” yapıyoruz. Premar isminde ulusal bir firmadan franchise aldık ve kurumsal bir yapı ile faaliyet gösteriyoruz. Satılık ve kiralık tüm gayrimenkul işlemlerine aracılık yapmakla birlikte ağırlıklı olarak ticari gayrimenkuller üzerine çalıştığımızı söyleyebilirim. Ayrıca çeşitli firmalara gayrimenkul danışmanlığı konusunda hizmet vermekteyiz.
Pvc sektöründeki iştirakimiz eskisine göre biraz daha küçülmüş olmakla birlikte halen ihracat ağırlıklı olarak devam etmektedir.
Sivil Toplum Kuruluşları ile olan bağlantılarınız devam ediyor mu?
Son röportajımızda “an itibariyle sivil toplum kuruluşlarında 18 farklı görevim var” demiştim. 2018 krizi ile birlikte Stk’lardaki görevlerimi yavaş yavaş bırakmaya başlamıştım. Siyasete girmemle birlikte tüm görevlerimden ayrılmış bulunuyorum. Halen çeşitli sivil toplum kuruluşlarının üyesi olmakla birlikte hiç birisinde aktif görevim bulunmuyor.
2020 Yılı Hem Ticari Hem de Genel Anlamda Nasıl Geçti?
Kısaca bu yıl maddi anlamda çok zarar ettik, çok para kaybettik ama çook da fazla tecrübe satın aldık diyebilirim. Malum pandemi şartları nedeniyle eskiden sadece adını bildiğimiz sokağa çıkma yasağı (kısıtlaması) nasıl oluyormuş onu gördük. Tasarruf ne kadar önemliymiş onu öğrendik. Hz. Mevlana’nın felsefesinde belirttiği gibi insanoğlunun bir “hiç” olduğunu; kimi zaman para, pul, makam, mevki ne kadar anlamsız olabiliyormuş onu öğrendik. Dolayısıyla bu yıl yaşadıklarımızdan ders almalı, tasarrufa daha fazla önem vermeliyiz. Tabi, biz karnımızı zor doyuruyoruz tasarrufu nasıl yapacağız diyen ciddi bir kitle olduğunu biliyorum. Bu bir siyasi röportaj olmadığı için amacı dışına çok çıkmak istemiyor ve detaya girmiyorum ama hem bu konuda hem de olumsuz olduğunu düşündüğümüz pek çok konuda GELECEK’te her şey çok daha güzel olacak diyebilirim!
Ticari anlamda da bir miktar küçülme yaşadık maalesef. Hatta ihracatımız olmasa çok çok daha vahim bir tablo ortaya çıkabilirdi. Bu da aslında tüm iş adamlarımız için bir ders olabilir. Her zaman söylerim: “İş adamlarımız mutlaka ihracat yapmayı denemeli. Hatta %50 ihracat %50 iç piyasa hedefi belirlemeli ve bu hedefe ulaşmak için çaba sarf etmeli” Bazı iş adamlarımız için zor bir hedef olduğunu biliyorum. Ancak bu konuda hedef pazar araştırması, rakip pazar analizi, müşteri bulunması vs konularda hizmet veren başarılı firmalarımız var. En azından kendi ihracat departmanı olmayan firmalarımızın mutlaka bu hizmet kuruluşları ile temas kurmalarını tavsiye ederim.
Bir başka olumsuzlukta halen devam etmekte olan hammadde tedariği sorunu oldu. Maalesef biz ülke olarak hammadde konusunda ciddi bir oranda ithalata bağlı bir ülkeyiz. Döviz kurlarında yaşadığımız akıl almaz yükselişle birlikte fiyatların ciddi manada yükselmesi yetmezmiş gibi üstüne bir de emtiaların birim fiyatlarında artış oldu. Daha da kötüsü maalesef ortada mal yok. Bir örnekle daha anlaşılır olacağını düşünüyorum. 1 Ağustos’ta 900 $/ton olan pvc hammaddesi fiyatı 30 Eylül’de 1.700 $/ton oldu. 1 Ağustos’da 7,12 TL olan dolar kurunun 30 Eylül’de 7,77 olduğunu düşünecek olursak; pvc hammaddesinin 2 ay gibi bir sürede %98 oranında arttığını söyleyebiliriz. Ve maalesef pvc hammaddesi bulamıyoruz. Sadece pvc değil sunta, mdf, cam, sac, demir vb pek çok emtiayı paramızla bile bulamıyoruz şu anda.
Hazır Siyaset Demişken Siyasi Çalışmalarınız Nasıl Gidiyor?
Son zamanlarda en çok duyduğum soru bu. “Hem çok kolay gidiyor hem çok zor gidiyor” diye özetleyebilirim. Belkide geçmişte hiç siyaset yapmadığım, sevmediğim ve ilgilenmediğim için böyle düşünüyor olabilirim. Şöyle izah edeyim:
Çok kolay gidiyor çünkü; iktidar partisi ve küçük ortakları, en başta ekonomi olmak üzere, pek çok konuda çok vahim hatalar yapıyorlar. Bu şartlarda bir siyasetçi olarak çok fazla şey yapmanıza gerek kalmıyor. Gündemi yakından takip etmeniz, sorunları tespit etmeniz, çözüm önerileri üretmeniz ve bunu kamuoyu ile paylaşmanız bile şimdilik yeterli oluyor. Belki de en önemlisi şu: Biz teşkilat olarak, mart ayından beri, “ortada seçim yokken oy isteme derdi yokken her hafta tanışmak ve dertleşmek üzere bir mahallemizi ziyaret ediyoruz” İddia ediyorum 2020 yılında en çok noktayı ziyaret yapan siyasi parti teşkilatı biziz. Bu ziyaretlerin 2 temel faydası var. İlk olarak insanlarımız seçim dönemi dışında siyasetçi görmeye pek! alışmadıkları için bu duruma önce şaşırıyor sonra da memnun oluyorlar. İkincisi ise; vatandaşlarımız bu ziyaretlerde sorunlarını ve beklentilerini bizimle paylaşıyorlar. Prensip olarak çözüm önerisi sunamadığımız hiçbir konuyu eleştirmiyor; muhalefetiz diye iktidarın her yaptığını eleştirmek gibi bir çaba içine girmiyoruz. Nasıl yanlışları dile getiriyorsak doğruları da gocunmadan her ortamda dile getiriyor ve tebrik ediyoruz. Bu anlamda siyaset oldukça kolay gidiyor.
Çok zor gidiyor çünkü; üzerimizde çok yoğun bir baskı, tehdit, hakaret ve değersizleştirme politikası uygulanıyor. Bazı kesimler özellikle sosyal medyada ağıza alınmayacak şeyler yazıyor. “Macur pazarı adamı mert olur, kızdırırsanız yumruğu sert olur” diyeni mi arasınız, “vatan haini, menfaatçi, bölücü, baba parası ile koltuk sahibi olan, bir baltaya sahip olamamış, adam yokluğundan burada bir makam sahibi olmuş” diyeni mi arasınız? Artık çok alıştığımız “chpkklı, fetöcü ve davayı sattınız” diyenleri saymıyorum bile. Ama itiraf etmeliyim bu güne kadar duyduğum en trajikomik hakaret bana “mason” denmesi idi.
Demokrasi ile yönetildiği iddia edilen bir ülkede “demokratik hakkımızı kullanarak” parti kurduk diye tepki alıyor olmamız bile demokrasinin ülkemizde nasıl uygulanamadığını gözler önüne seriyor. Herkesin takdir etmediği partiye oy vermeme hakkı varken, hatta çok beğenmiyorsa gönül verdiği siyasi oluşumda aktif görev alarak bizim oy almamamız için çalışma yapma hakkı varken; hakaret ve tehditlerle bizleri yıldırmaya çalışmaları bile GELECEK için olumlu bir işaret diye düşünüyorum. Daha da önemlisi iktidar partisini bu güne getiren en önemli unsurlardan bir tanesi “mağdur edilmeleri ve mağdur edebiyatını çok iyi yapmaları” idi. Bu tecrübeye sahip bir yapının bizi mağdur hale getirmesi öncelikle; bizim aidiyet ve motivasyonumuzu çok arttırıyor. Şayet böyle devam ederlerse vatandaşın bize olan teveccühünün artması gibi doğal bir sonucu beraberinde getireceğini düşünüyorum.
Değerli hemşehrilerimizin şu 2 konuyu gözardı etmemeleri gerektiğini düşünüyorum: 1. Pek! çoğumuz Isparta, Malatya, Rize vb bünyesinden başbakan ya da cumhurbaşkanı çıkarmış illeri ve bu illere yapılan fevkalade hizmetleri görmüştür. Yine genel başbakanımızın başbakan olduğu dönemde şehrimize yapılan hizmetleri ve görev süresi yetmediği için yarım kalan ancak, aradan yaklaşık beş yıl geçmiş olmasına rağmen hala tamamlanamayan, hatta bırakın tamamlamayı üstü örtülen hizmetleri unutmamalıyız. 2. Her ne kadar “tek başına iktidar” hedefi ile yola çıkmış olsak da yapılacak ilk seçime kadar mecburen bir muhalefet partisiyiz. Bu meyanda herkesin hemfikir olduğu bir konu var: “Kaliteli muhalefet herkese ve her yere lazımdır. Kaliteli muhalefet, iktidarın rehavete kapılmamasını ve kendini geliştirmesini sağlar.” Ee herkes kaliteli muhalefetin faydalı olduğunu düşünürken bu nefret söylemlerinin yegane sebebi “korku” olsa gerek. Tabi okuyucular arasında “iyi de siz ne kadar kaliteli muhalefet yapıyorsunuz acaba?” diye düşünenler olabilir. Yaptığımız tüm faaliyetleri sosyal medya hesaplarımızda paylaşıyoruz. Hesaplarımızı incelerlerse onlar için nasıl bir çaba harcadığımızı görebilirler. Soruları ve eleştirileri olursa, 1 bardak çay ısmarlamaları şartı ile, kendilerini yerlerinde ziyaret edebilir ve istişare edebiliriz!
Yeni yılın hepimize güzel bir GELECEK getirmesi temennisi ile mutlu yıllar dilerim!